BÖLGEMİZİN VE
ÜLKEMİZİN SANAYİDEKİ GURURU
Abdullah Kanca
Ünlü işadamımız ve sanayici
büyüklerimizden Abdullah Kanca, güler yüzlülüğü ile herkes tarafından
sevilen sayılan , personelinin sevgisini kazanmış, manevi değerlerine
sahip mükemmel bir Karadeniz insanı. Dövme parça imalatında dünya
lideri taşıt üreticilerinin haklı tercihi KANCA A.Ş.’nin Yönetim Kurulu
Başkanı bize kendisini şöyle tanıttı ve şirketlerinin çalışmaları
hakkında şu bilgileri verdi. “ 1934 yılında Sürmene'nin eski adı ile
Vadon şimdiki ismi ile Koyuncular köyünde doğdum. Savaş yıllarının tüm
mahrumiyetinin hissedildiği, bırakın insanların çocuklarını okula
göndermeye, doyurmaya gücü yetmediği o dönemlerde şimdi rahmetle andığım
büyüklerimin ileri görüşlülüğü sayesinde ilk tahsilimi Sürmene
de, orta ve teknik liseyi Trabzon Teknik Lisesinden 1951 yılında
mezun oldum.s O zamanlar lise mezunu olanlar yedek subay olarak
askerlik yaptıkları için , vatani görevimi İzmir’de yedek subay olarak
istihkam Eğitim tugayında yaptım.Genç yaşımda 500 kişilik bir insan
grubunu 12 ay boyunca yönetmek zorunda kalınca insan idare ve yönetimi
konusunda önemli tecrübelerim oldu. Ailem Sürmene’de ticaret ile
iştigal etmekteydi.1965 yılına kadar Sürmene’de ticaretle uğraştım.Bu
arada o dönemin en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan Ziraat
Odasında başkanlık yaptım, Karadeniz’in 4 ilinden, Ziraat Odaları
adına bir grupla Devlet Planlama da Trabzon’u temsilen bulundum.
Siyasi çalışmalarda bulundum, genç ve hırslı bir delikanlı olarak
ilçemiz ve köylerimize hizmet getirilmesi, insanlarımızın fakirlikten
kurtulmaları için bir çok faaliyete katıldım. Ziraat Odalarındaki
görevimin yanında Fındık ağaçlarının ıslahı, Köprübaşı yolunun
yapımı, suni döllenmenin gelişmesi için çalışmalarımız vs. gibi
sadece kamu yararı olan bir çok işe önderlik ve neferlik ettim. O
zaman hayal olan Köprübaşı ortaokulu yaptırma derneğini rahmetli Dursun
Aydın’la 1959 yılında kurduk. Bunun dışında da bu gün o bölgede iz
bırakan bir çok tesisin veya uygulamanın da içinde bulundum.Zaman
içersinde memleket bana dar gelmeye başladı. Kafamdakileri, hayallerimi
gerçekleştireceğim bir yer aradım. Daha sonra İstanbul’a gelerek ,
kardeşim ile beraber Kanca Koll. Şirketini kurdum. Şirketimizi kurmadan
evvelde özellikle bölgemizin o dönemlerde çok meşhur olan keser
imalatçılarını toparlayarak İstanbul’da sürmene malı keserleri
pazarlamayı becermiştik. Hatta o yıllarda köylerde çok yaygın bir
şekilde yapılan keser imalatını bir kooperatif çatısı altında toplamak
için epeyce uğraştım. Eğer o yıllarda sayısı düzineleri geçen aile tipi
işletmeler el ele verebilse ve imkanlarını birleştirselerdi, belki bu
gün bir Sürmene mucizesinden bahsediyor ve olacaktık. Belki de bölgemiz
inkişaf etmiş başka fabrikaların beşiği olacaktı. O yılların en meşhur
markalı keserlerini yapan ustalar kooperatif fikrini anlamadılar ve
zaman içersinde kaybolup gittiler. Hatta yıllar sonra rastladığım birisi
" ağabey , sen bize doğru yolu göstermişsin ama biz cahillikten
anlamamışız " dedi.Ama iş işten geçmişti.1965 yılında Sürmene’den gelen
beş altı imalatçı personelle Kanca’yı 46 metrekare alanda faaliyete
geçirdik.O dönemde imalatçı olmak çok zordu .Ne tecrübeli işçi, ne
yetişmiş usta ne makine vardı.Bu yüzden de imal etmenin değeri çok
yüksekti.Hem madden hem de manen imalatçılık çok revaçtaydı.Para
kazanmak zordu ama iyi bir ürün yapıyorsanız, müşteri kapıda
bekliyordu.Bu gün ayağa düşmüş her türlü imalat o zamanlarda büyük bir
ihtisas anlamına geliyordu.O zor ama çok da zevkli dönemde bazı el
aletlerini Türkiye’de ilk üreten firma olduk.Müşteriler ithal yerine
benzer kalitede bir yerli mal görünce çok sevinirlerdi. Hatta beni
öperek kutlayan müşterilerimiz vardı.Yani bir malı ürettiğiniz için
müşteri size şükran duyuyor ki, artık böyle bir şey yok.Şimdi siz
malı aldığı için müşterinize teşekkür etmelisiniz.Her yıl büyüyerek
, bir kaç tane atölyeye sığmaz olduk. Neticede şu anda tüm Türkiye'nin
tanıdığı ama o zamanlar İstanbul da kimsenin bilmediği Güneşli köyüne
gelerek, çok modern bir fabrika yaptık.1974 te fabrikamızı yaparken
Güneşli de ilkokul yoktu, kağnılar vardı ve telefon yoktu.
Tam bir Anadolu köyü idi. Şimdi basın ve televizyon gökdelenlerine
bakınca o günleri hatırlamamak mümkün değil..
Güneşli de ki fabrikamız da geçen 30 yıl içersinde memleketimizin önde
gelen el aletleri kuruluşundan bir otomotiv yan sanayi şirketi
çıkardık.Kanca uzun yıllar %90 oranında el aletleri, %10 oranında
otomotiv sektörüne dönük üretim yapıyordu. 90 lı yıllardan
itibaren % 80 oranında otomotiv sektörüne yönelmiştir. Bu gün
Türkiye'de üretilip dünyaya ihraç edilen ve Oslo’dan Kudüs’e kadar
dünyanın bir çok yerinde kullanılan arabaların önemli parçaları
fabrikamızda üretilmektedir.Sadece yerli imalatçılara parça
yapmamaktayız.Dünyanın marka devleri arasında bulunan otomotiv
sektörünün de devi Volkswagen’le 10 milyon Euro'luk altı yıl boyunca
devam edecek ihracat anlaşmamız var. Yakında TOYOTA nın İngiltere
fabrikasına ihracata başlıyoruz. . 2004 yılının Mayıs ayından itibaren
her gün bir tır Almanya’ya otomotiv parçası ihracatımız olacaktır. Bizim
ihraç ettiğimiz parçalar Mercedes, Scania, Volvo gibi araçlara parça
yapan Almanlar tarafından işlenmekte ve orijinal parça olarak
kullanılmaktadır.Bir kaç ay içersinde hayati önem taşıyan aktarma
organı parçalarımız Alfa Romeo da kullanılmaya başlanılacak. Sanayi
ülkelerine sanayi ürünleri satmak çok kolay bir iş değildir.Tekstil veya
gıda da zaten göreceli bir üstünlüğümüz var. Ama arabanın en iyisini
yapana onun parçasını satabiliyor olmak , gerçekten Türk işçisi ve
mühendisinin başarısı olarak görülmelidir.
Bu başarının gerisinde son 10 yıldır
kalite sistemlerine verilen büyük önem yatmaktadır.Herkes daha ISO
kavramını yeni duymaya başladığında bizim belgemiz vardı.Daha sonra QS
9000 denilen belgeye sahip olduk ve şimdi çok yeni olan ve ancak bir kaç
yıl içinde meşhur olacak TS 16949 standardına göre belgelendirileceğiz.
Bu sadece son 10 yılın işi değil.Ben 40
yıl evvel imalatçılık yaparken de kaliteye çok önem verirdim.Ama o zaman
bu modern kavramları ve yöntemleri bilmezdik.Fakat üretilen her ürünün
sağlam olmasına , müşteriyi memnun etmesine dikkat ederdik.Demek ki bu
anlayış bizi bu seviyeye getirdi.
1999
yılında temeli Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel tarafından atılan Gebze
Şekerpınar fabrikamıza taşınmamız yaşanan ekonomik kriz, dolayısıyla
gecikti. İşletmemizi 2004 yılına kadar Gebze Şekerpınar’a
taşıyacağız..Gebze Şekerpınar’da 1992 yılında bu yana yeni bir
organize sanayi bölgesi kuruyoruz. 5 yıl başkanlığını yaptım. Şu anda
Başkan vekiliyim. Bu organize sanayi bölgesin de 80 e
yakın ülkemizin en üst seviye yan sanayi firması yer alıyor.Şu anda
10-15 firma fabrikasını bitirdi. Bizde bu yılın Eylül’ünde kısmen
üretime başlıyoruz. Gelecek yıl Ekim ayına kadar tamamen taşınacağız. .
Organize Bölge dışında bir çok meslek teşekkülünde görev yapmaktayım.
TAYSAD’ın (Taşıt Araçları Sanayicileri Derneği) 10 yılı aşkın
başkan vekiliyim. Sanayi Odası Otomotiv Meslek Grubu ve Odalar Birliği
Sektör Kurulu’nun da üyesiyim.
Abdullah Kanca, Karadenizli kimliğini nasıl açıklayacak? Bölgemiz adına
düşüncelerini alabilir miyiz?
Memleketimizle olan ilişkilerimizi hiçbir dönem bırakmadım.Her
Karadenizli gibi kütüklerimizi bile almadık. Istanbulda çalışma
hayatına başladığımız dönemden itibaren her yıl bir iki hafta
tatilimizi muhakkak Sürmene,Köprübaşı , yaylalarda geçirmeye
çalışıyoruz. Büyüklerimizden kimse kalmadığı halde oradaki evlerimizi
sürekli bakımlı tutmak sanki bir borç gibi geliyor bana. Hatta Sulak
yaylasındaki evimizi sadece 3-5 gün kalabileceğimiz halde çocuklarım ve
torunlarımın da memleketlerinde bir evleri daha olsun diye büyük
zorluklarla yeniden inşa ettirdim.Hatta yıllardır ağaç bitmeyen o
bölgede Erzurum 1000 adet çam ağacı fidanı getirerek diktirdim
ve oradaki yakınlarımın da ilgileri ile beraber inşallah 5-6 sen e
içerisinde yaylalarda ağaç büyümez diyenleri yanıltacağız.
Büyük mahrumiyet çeken insanlarımıza bu güne kadar maddi manevi her
türlü şekilde yardımcı olmaya çalıştım.İçinden çıktığım köyü ve
hemşerilerimi unutmadım, bilakis onlara sahip çıktım. Diğer taraftan da
İstanbul da başarılı bir Trabzonlu olarak da kimliğimizi savunduğumu
düşünüyorum.
Memleketimize her dönem sanayici gözüyle baktım.
Acaba Trabzon da , sürmene de , Köprübaşında ne tür yatırım yapabilir
diye. Sürmenede Makine yüksek meslek okulu içeren bir okul
yapmayı ve sonrasında uygulamalı olarak fabrikamızın bir uzantısı
tesisi hayalimdir.Bu güne kadar yol, okul, cami vs. gibi konulardaki
faaliyetlerimi yakın gelecekte daha çok bir noktaya odaklamak
niyetindeyim. Bu bir hastane olabilirdi.Arastırmasını yaptık Fakat bazı
sıkıntılar vardı.Hala daha düşünüyorum ama muhakkak güzel bir eser
yapacağım.Memleketime borçlu olduğumu hissediyorum.
Turizme gelince öncelik ulaşımın çözümlenmesi gerekir.
Konaklama yerleri temiz rahat edilebilir olmalı. Turizme uygun bir
anlayışında hemşerilerimiz arasında yerleşmesi lazım.İstediğimiz tüm
bakkalın, esnafın birden 2 yabancı lisan konuşması değil. Ama sadece
Türkçe konuşsalar bile daha medeni, daha kibar ve iyi hizmeti ön plana
çıkarmaları. Bu gün bölgemize gelen müşteri hala daha mecbur
kaldığından oraya gelmiş muamelesi görüyor. İnsanlarımızı , özellikle de
her türlü esnafımızın anlayışını yenilmesi, ister yerli isterse yabancı
turiste daha güzel hizmet vermek için uğraşması gerekir.Bu da aslında
her şeyden önce o insanların kendilerine faydadır.
Gazetemiz Karadeniz
Gözde hakkında neler diyeceksiniz?
Özellikle Karadeniz bölgesi adına önemli bir misyonu
yerine getiriyorsunuz. Günümüzde iletişimi iyi sağlayanlar, mesajını iyi
ulaştıranlar başarı kazanıyor.Gazeteniz sayesinde gurbette yaşayan tüm
Karadenizliler birbirlerinden haberdar olabilir ve önemli konularını da
kamuoyuna aktarabilirler.İş adamı olarak yazmaya pek vaktimiz olmuyor
ama ben Karadeniz Gözde’ye sahip çıkanları, yazı yazanları ve
hazırlayanları kutluyorum..
20.06.2003
|